Teknoloji Kimin Umrunda!

22 Ağustos 2008 Cuma

Teknoloji Kimin Umrunda!


Telefon çaldığında, müzik setinde yüksek sesle son günlerin popüler şarkılarından biri çalıyordu. Hakan telefonun ahizesini kaldırır kaldırmaz, telefon, otomatik olarak evde bulunan elektronik cihazlara kablosuz sinyal göndererek yüksek sesle çalışan bütün cihazların seslerini kısmalarını sağladı. Müzik seti de dahil olmak üzere. Hakan'ı arayan kız kardeşi Ceyda idi. Ceyda, Hakan'a, annelerinin bel ve sırt ağrılarının artması nedeniyle hastanede olduğunu ve doktorun, annelerine haftada en az bir kez fizyoterapi görmesini tavsiye ettiğini anlattı. Ceyda, tüm bunları Hakan'a anlatırken, cep telefonundaki Akıllı Cep Ajanı ile de annesi için fizyoterapi hizmeti verebilecek doktorları aramaya başladı. Hakan, Ceyda'ya, annelerini fizyoterapiye götürme görevini dönüşümlü olarak üstlenmelerini teklif etti. Bir hafta Hakan, diğer hafta Ceyda gidecekti anneleri ile birlikte fizyoterapiye. Ceyda, Hakan'dan kişisel takvimini, ona yollamasını rica etti. Hakan, cep telefonundaki kişisel takvimini Ceyda'ya yolladı.

Ceyda'nın cep ajanı, annesinin evi yakınlarında bulunan birkaç fizyoterapistin isimlerini ekrana getirdi. Ceyda, onun ve Hakan'ın kişisel takvimine uygun görünen birkaç doktordan randevu alması için cep ajanına görev verdi. Cep ajanı, doktor randevu listesini, Hakan ve Ceyda'nın kişisel takvimleri ile karşılaştırıp, en uygun doktor ismi ve zamanını Ceyda'nın cep telefonunun ekranına yansıttı. Ceyda'nın cep ajanı bunları gerçekleştirirken Hakan, Ceyda'nın ona gönderdiği elektronik doktor reçetesinde bulunan ilaçlara göz atmaya başladı telefonunda. Hakan'ın cep ajanı, bu reçeteyi, Hakan'ın annesinin sağlık sigortası ile karşılaştırıp, bütün ilaçların sağlık sigortası kapsamında olduğunu belirten mesajı ekrana getirdi. Bu ilaçları bir sanal eczaneden satın alma konusunda komut beklemekteydi. Hakan Evet tuşuna bastı. Cep ajanı, bu ilaçları satan sanal eczanelerin listesini Hakan'a sundu. Hakan, listede bulunan sanal eczanelerin birinden, ilaçları alıp, annesinin sağlık sigorta numarasını girerek, sanal alışverişi gerçekleştirdi. Alışveriş ekranında, bu ilaçların, bu sağlık sigortasının sahibi olan Aliye Tekin'in adresine gönderileceğine dair bir mesaj belirdi. Hakan, Ceyda'ya bir mesaj çekerek annesinin ilaçlarını aldığını söyledi. Ceyda ise doktor randevusunun yapıldığını ve randevu bilgilerini içeren dosyayı, Hakan'ın cep telefonuna gönderdiğini söyledi. Hakan'ın cep ajanı, Hakan'ın kişisel takvimini, yeni randevu bilgileri ile karşılaştırıp, güncelledi. Hakan ve Ceyda, yalnızca anlamlı Internet ve cep telefonlarındaki cep ajanını kullanarak, annelerinin doktor randevusunu, ilaçlarını ve annelerini doktora götürmeleri gereken günler hakkındaki tüm işlemleri birkaç dakika içinde gerçekleştirdiler.1

Cilalı Ekran Devri

Yukarıda anlattıklarım size gerçekçi gelmiyor değil mi? Eğer bu senaryoyu sekiz sene önce birileri bana anlatsaydı, sanırım o kişiye "Yıldız Savaşları" türünden dizileri çok fazla seyretmemesi konusunda öğüt verirdim. On sene önce ilk Internet bağlantımı aldığım gün, eğer birileri bana bütün faturalarımı sanal bankacılık yöntemi ile ödeyeceğimi; yazılı iletişimde en çok e-posta kullanacağımı; arama motorlarının benim araştırma yapmak için ilk başvuracağım araç olacağını; evime sebze meyve almak için sanal market kullanacağımı; hayatımı kazanmak için Web sitesi tasarlayacağımı söyleselerdi sanırım bütün bunlara da güler geçerdim. Fakat günümüz teknolojilerinin her geçen gün kendini yenilemesi ve hayatımızın her yönünü etkilemesi, bana, yukarıdaki gibi bir senaryonun bizden çok uzak olmadığını söylüyor.

Son on sene içinde birçok şey değişti hayatımda, hayatımızda. En başarılı golfçunun zenci, en uzun boylu basketçinin Çinli, bilginin bir kıtadan diğerine, saniyenin binde biri hızla ulaştığı, Plüto'nun artık bir gezegen olarak kabul görmediği bir çağda; yani her şeyin, hatta "en iyi bilinenin" bile değiştiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu hızlı çağda, Internet de, inanılmaz bir hızla gelişti ve gelişmeye devam ediyor. İlk Internet şöhretinin, en başarılı bilgisayar korsanının (hacker) ve ilk SPAM e-posta gönderen kişinin bir Türk olduğu düşünülürse, bu gelişmelerden Türkiye'de yeterince payını alıyor.2

Internet ile yeni yeni tanıştığımız yıllarda, tek istediğimiz daha sağlam, güvenilir ve basit bir işaretleme diline (HTML ) sahip olmaktı. Daha sonra daha fazla hız istedik. Daha sonra HTML yazabileceğimiz, rahatlıkla Web siteleri üretebileceğimiz kolay bir yazılım istedik. Daha sonra fazla ziyaretçi, daha güzel Web siteleri, daha fazla hız, daha da fazla ziyaretçi... Hemen hepsi gerçekleşti istediklerimizin. Hem de fazlasıyla.

Internet kullanıcı sayısı ile birlikte, Internet bağlantı hızları da her geçen gün arttı, artıyor. Dünyanın her bir yanından milyonlarca kişi, dünyanın her bir köşesindeki milyonlarca Web sitesine ve o Web sitelerinin sunduğu bilgiye birkaç tıklama uzaklıkta. Bu heyecanlı dönemin adı "Bilgi Çağı" ve biz, Web çalışanları yeni yüzyılın bilgi savaşçılarıyız.

Yaklaşık on sene önce, Web tasarımı ile uğraşmaya başladığımda, tasarımını yaptığım Web sitelerini ziyaret eden hemen herkes, aynı zamanda Web tasarımı ile uğraşıyordu. O dönemlerde Türkiye'de, kendine "Web tasarımcısı " adı veren kişi sayısı neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Bizler, tam olarak ne yaptığımızı, ne gibi bir gücün, yeniliğin parçası olduğumuzu iyi bilmiyorduk. Herkes bildiğini ya bir başka sitenin koduna bakarak ya da bu işe onlardan bir iki ay önce başlamış "uzman" kişilerden öğreniyordu.

Halbuki Internet ve Web tasarımı, günümüzde inanılmaz derecede değişti. e-Devlet, e-Ticaret projelerinin sayısının artması; bağlantı hızlarının artması; bilgisayar fiyatlarının Internet bağlantı ücretlerinin ucuzlaması ile birlikte, artık Türkiye'nin küçük bir köyünün kahvehanesindeki bilgisayardan, liseli bir gencin cep telefonundaki Internet tarayıcısına; yurtdışında arama motoru ile bilgi arayan kişinin kişisel bilgisayarından, bir şirket yöneticilerinin, havalimanında e-postasını kontrol ettiği dizüstü bilgisayarına kadar birçok araç, her gün, her saat, her dakika Web sitelerimizin kullanıcıları, ziyaretçileri haline geldi.

Bu gelişmeler, daha birçok yeni gelişmelere yön verirken, birçok soruyu da beraberinde getirdi. Sitelerimiz kullanılabilir mi? Web sitelerimiz erişilebilir mi? Sunduğumuz bilgi rahatlıkla görüntülenebiliyor mu? Tasarladığımız menü, kullanıcılarımızın istedikleri bilgilere ulaşmalarına yardımcı oluyor mu? Kullanıcı deneyimini maksimize edebiliyor muyuz? Ziyaretçilerimiz, o kadar rakip şirket Web sitesi içinden bizim sitemizi yeniden ziyaret edecek mi? Bu sorular daha da çoğaltabilir. Fakat kendi kendimize her gün sorduğumuz bu sorulara dikkat ederseniz göreceksiniz ki, bizim kendimize birkaç yıl önce sorduğumuz sorulardan çok farklı. Birkaç yıl önce sorduğumuz soruların hemen hepsi teknoloji ile ilgili iken günümüzde sorduğumuz sorular, ziyaretçi, deneyim ve hizmet ile ilgili.

Artık Web sayfalarının ne kadar hızlı yüklendiği umurumuzda değil. Çoğumuz hızlı Internet bağlantıları ile bu sorunları atlattık. Bizim için önemli olan, ziyaretçilerimizin, sunduğumuz bilgilere ne kadar hızlı ulaşabildiği ya da ulaşıp ulaşamadığı! Acaba tasarımımız içinde 16 mı yoksa 256 renk mi kullanmalıyız sorusu şimdi nostaljik bir soru olarak, tozlu raflardaki "teknik sorular dosyası" içinde yer alırken, bizim için önemli olan, örneğin renk körü olan ziyaretçilerin kullanılan renklerdeki anlamı kavrayıp kavrayamadığı haline geldi. Web sitemiz bir Internet tarayıcısında çalışıyor ama diğerinde hata veriyor telaşı ve kaygısı artık yerini kullanıcıların sitemizde iyi bir sanal deneyim yaşayıp yaşamadığı kaygısı ile yer değiştirdi.

Bu yalnızca Internet ve Web sitelerine has bir özellik değil. Hemen her teknolojik ürün ve hizmet, bir takım aşamaları geçerek, olgunluğa ulaşıyor. İlk cep telefonlarını düşünün Türkiye'deki. Mesaj göndermek, değişen renkli kılıf satın almak, kablosuz kulaklığa sahip olmak ya da Kurtlar Vadisi'nin müziğini, cep telefonumuza zil yapmak önemli değildi o zamanlarda. Önemli olan, telefonun çalışıp, çalışmadığı idi. Önemli olan, şimdiye kadar sahip olmadığımız, hayal bile edemediğimiz bir teknolojiye sahip olmaktı. Daha sonra bu duygular ve düşünceler, yerini, piyasanın genişlemesi, cep telefonlarının gelişmesi ile birlikte teknolojik özelliklere bıraktı: Nerede çeker? EGSM 900 mu yoksa GSM 1800 şebeke mi kullanıyor? Pili kaç saat dayanıyor? HSCSD şebekelerinde veri transferi ne kadar? Kamerası kaç mega-piksel? Zoom var mı?

Fakat cep telefonu adını verdiğimiz teknoloji de, içinde bulunduğu sektör olgunlaştıkça, her geçen gün değişiyor. Artık cep telefonumuza "teknolojik ürün" olarak bakmıyoruz, o şekilde düşünme gereği duymuyoruz. Hayatımızın bir parçası haline gelen bu araç için sorduğumuz sorular da değişti, özelliklerinin anlatımı farklılaştı. Bir zamanlar telefonun teknolojik özelliklerin sıralandığı ürün tanıtımları, satış elemanı sohbetleri, şimdi "Kompakt ve şık tasarım, ele rahat oturur, bas-konuş" gibi deneyim ve içsel güdülere hitap eden özellikler ile başlar oldu. Yani teknoloji değil, yaşadığımız deneyim önemli hale geldi. Teknolojik özelliklerin çokluğu değil, ürünün bize nasıl duygular hissettirdiği önemli hale geldi. Acaba kaçınız bilgisayarın monitörüne birkaç tane şamar atmak istediniz? Ya da hiç beklemediğiniz bir hata veren VCD-oynatıcınıza küfrettiniz? Halbuki bütün bu ürünler, canlı olmamasına rağmen, sanki onlar birer canlıymış gibi seviyor ya da nefret ediyoruz. Arabamıza "güzelim" diyoruz. Cep telefonumuza küfrediyoruz. Dijital fotoğraf makinemizi ne kadar "sevdiğimizden" bahsediyoruz arkadaşlarımıza. Kitabın giriş kısmında anlattığım, Ceyda ile Hakan'ın yaşadığı küçük senaryo içinde, gerçekten telefonlarının kaç piksel kameraya sahip olması ne kadar önemli? Sizce onlar için önemli olan, yaşadıkları deneyimin kalitesi, kullanımdaki kolaylık, işlerini kısa zamanda gerçekleştirmek mi yoksa "cep ajanının" versiyonunun 1.5 oluşu mu? Ya da başka bir deyişle, Hakan'ın, annesine ilaç satın alması için cep ajan versiyonunun 1.8 olması gerekiyorsa, Hakan'ın yaşadığı deneyim ve hissettikleri duygu aynı mı olacaktı?

Internet ve Web siteleri de cep telefonu gibi olgunlaşma sürecinden geçiyor. PHP, ASP, CSS, bant genişliği, HTML değil; tasarım, deneyim, bilgi, kullanılabilirlik ve erişilebilirlik önemli hale geliyor her geçen gün.

Aman canım, zaten, teknoloji kimin umurunda!

Herkesin Aklındaki Soru: Nereden Geliyoruz?

Son 10-15 yıl içinde ortaya çıkan ve bizlerin kullandığı teknolojik ürünler, daha önceki asırlarda ortaya çıkan teknolojilerden çok farklı bir yapıya sahipler. Son yılların teknolojileri, dışsal bir sorunun çözümü için ortaya çıkmış ürünler değil. Ateş, tren, uçak, giysi, telefon gibi birçok teknolojik buluş, insanlığın dışsal sorunlarını çözmek ile ilgili idi 3. Yani, bizler yürüyemediğimiz noktaya ulaşabilmek için arabayı; duyamayacağımız mesafeye ulaşmak için telefonu icat ettik, ürettik, kullandık. Fakat son 15 sene içinde bulduğumuz, icat ettiğimiz, kullandığımız teknoloji ve ürettiğimiz teknolojik ürünlerin çoğu içsel sorunlar ve içsel gelişim ile ilgili. Biyokimya'daki gelişmeler, nanoteknoloji, bilgi çağındaki yenilikler, İnsan Genomu (Human Genome) projesi ve daha yüzlerce yenilik, buluş, teknolojik ürün, içsel sorunların çözümüne yönelik örnekler.

Internet ve bilişim teknolojileri de, bu içsel teknolojilerden biri. Internet ile bilgi alıyor, bilgi veriyor, arkadaşlarımız ile sohbet ediyor, iş buluyor, ürün satın alıyoruz. Internet de diğer içsel teknolojiler gibi, çok hızlı bir şekilde yaşantımızı, hayatımızı değiştirmeye devam ediyor.

Dr. Spencer Wells, 18 yaşında iken, yani yaşıtları, lisede "hangi üniversiteye gitmeliyim?" diye düşünürken, o Harvard Üniversitesinde, doktorası üzerinde çalışıyordu. Bugün, Dr. Wells, herkesin aklından geçen bir sorunun cevabını bulmaya çalışıyor: "İnsanlık Nereden Geliyor? İşte bu sorunun cevabını bulmak için, son 20 senedir, dünyanın dört bir köşesinde, yaklaşık 20.000 erkekten topladığı DNA örneklerini test edip, çıkan sonuçları analiz ediyor. Bulduğu sonuçları 2004 yılında yayınladığı The Journey of Man: Genedic Odyssey kitabında bizlerle paylaştı. Dr. Wells'e göre, insanlık tarihi, 60.000 yıl önce, Afrika'da bulunan ve bugün Kenya adını verdiğimiz ülkede başladı. Yani, Dr. Wells'e göre hepimiz, Afrika'dan geliyoruz. Yani, etrafınızda gördüğünüz her insan, 60.000 yıl önce yaşamış olan bir Afrikalının DNA'sından küçük bir parça taşıyor. 4

60.000 yıllık insanlık tarihinde, her şey çok yavaş gelişti. Ateşin bulunmasından, ilk medeni şehre geçiş, binlerce yıl zaman aldı. Şu an dünyada 6 milyar insan yaşamakta. Yani 60 bin yılda, 6 milyar. Eh, pek fena sayılmaz! Aferin İnsanoğlu!

Tim Berners-Lee , 18 yaşındayken, eğitim gördüğü Oxford Üniversitesinde, yönetim tarafından bilgisayar kullanımı yasaklandı. Çünkü okul yönetimi, Berners-Lee'yi, bir arkadaşı ile birlikte hacker'lık (bilgisayar korsanlığı) yaparken yakaladı. Aradan 18 yıl geçti ve 13 Kasım 1990'da, dünyanın ilk Web sitesini Internet'te yayınladı. Böylece WWW'yi icat etmek ile kalmadı, dünyanın ilk Web tasarımcısıda olmuş oldu. Şimdiye kadar gördüğünüz, ziyaret ettiğiniz, sahibi olduğunuz ya da ismini duyduğunuz bütün siteler, yaklaşık 15 yıl önce Berners-Lee tarafından yaratılan o ilk Web siteden türedi. Bugün, ziyaret ettiğiniz her site, dünyanın o ilk Web sitesinden küçük bir parça taşıyor içlerinde. 5

İnsanlığın 60.000, Web sitelerinin ise yalnızca 15 yıllık bir tarihi olmasına rağmen, Web sitesi ziyaretçileri nüfus artışının, insanlık nüfus artışına göre 600 kat ve Web sitesi sayısı artışının ise 90 kat daha büyük olması, 15 yılda aşılan mesafenin ne kadar büyük olduğunu bize bir kez daha kanıtlıyor 6. Bugün milyonlarca Web sitesi, bir milyar kullanıcıya ulaşıyor ve bu oran geçtiğimiz 15 yıl içinde hemen her sene kendini katlayarak devam etti ve ediyor. Bu hızlı gelişmeye, Türkiye de, Mustafa Akgül'ün , 12 Nisan 1993'te, Internet'e, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden 64kbit/saniye ile bağlanmasıyla katıldı.

Belki de çok bir kısa zamanda gerçekleşen bu hızlı gelişme, en büyük kayıp oldu Web ve Internet için. Bu hızlı gelişime, bu hızlı teknolojiye adapte olacak zamanı, gerekli bilgiyi ve alt yapıyı oluşturamadık kısa sürede. Internet'in hızı, teknolojik gelişme, bu yepyeni platform hepimizin başını döndürdü ve bütün bunlar gerçekleşirken, en önemli noktayı unuttuk: Kullanıcılar, kullanıcılarımız .

Bizlerin Fazla Düşünmediği Soru: Neredeyiz?

Bizler yeni başlıyoruz. Web, 15 yıllık yepyeni bir teknoloji. Günümüzde en iyi bildiğimiz teknolojiler, yıllar süren deneyim, yapılan yanlışlıklar, bu yanlışlıklardan alınan dersler sonrası olgunlaştı ve günümüze ulaştı.

Örneğin, sinema sektörünün ilk başladığı 1800'lu yıllarda, film kamerası sabitti. Aktörler sanki tiyatro sahnesindeymiş gibi sabit kamera önünde rol yapıyorlardı. Kamerayı sabit olmaktan çıkarıp, etrafta gezdirilmesi arasından geçen süre tamı tamına 25 yıl. Peki biz neredeyiz Web sektöründe bu örnek içinde? Acaba Web sektörünün kamerası halen sabit mi?

Bu tip örneklere yalnızca sinemacılıkta değil birçok sektörde rastlıyoruz. Örneğin bisikletçilikte. Gino Bartali, 1900 yılların ilk yarısında, zamanının en iyi bisikletçileri arasındaydı. Gino, Tour de France adı verilen bisikletçiliğin en önemli ve en prestijli olayı sayılan yarışmayı, 10 yıl ara ile arka arkaya iki defa kazandı: 1938 ve 1948'de. İki zafer arasında 10 yıl olmasının nedeni ise İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Tour de France'in yapılmamasıydı.

1948'den önce, bisikletlerde vites yoktu. Bisikletçiler, yokuş yukarı çıkmadan önce, bisikletten iner, arka tekeri çıkarır, ters çevirip, büyük çarkın olduğu yere getirip tekeri zincirle takıp yokuş yukarı çıkardı. Yokuş aşağı ineceklerinde de, yine bisikletten inip, arka tekeri çıkarıp, küçük çarkın olduğu zincire takıp, yarışmaya devam ederlerdi. Gino, 1948 yılındaki yarışta, kimsenin hayallerinde bile olmayan bir şeyi gerçekleştirdi. Bisikletten inmeden bisikletin çarkını değiştirmeyi başardı. Yani bugünki anlamı ile bisiklet vitesini icat etti. Bulduğu bu mekanizma o zamanın teknolojik şartlarına göre inanılmaz bir şeydi. 1948'de herkes, bisikletçilikte daha ileri gidilemeyeceğini, teknik olarak, zirvede olduklarını ve bulunabilecek her şeyin bulunup icat edildiğini söylemeye başladı. O zaman için de, söylenenler doğru idi. Vites değiştiricinin kullanılması ile yarışlardaki hız arttı.

Bisikletçiliğe ilginiz var mı bilemiyorum ama eğer bugünkü yarış bisikletlerine bakarsanız göreceksiniz ki 1948'de söylenenlerin tamamen yanlış olduğu ortaya çıktı. O zamandan günümüze birçok şey değişti. Bartali'nin 1948'de kullandığı bisikletin tek bir vitesi varken, bugün profesyonellerin kullandığı bisikletlerin onlarca vitesi var; Bugün, Bartali'nin icat edip, kullandığı vitesin yarısı ağırlıkta bisikletler var ve biliyorum ki daha birçok yenilikler gerçekleşecek ilerleyen yıllarda.

Web de çok farklı değil. Biz bisikletçilik örneği içinde belki de 1930'lardayız. Vitesimiz yok, bisikletimiz ağır. Sinema örneği gibi kameramız halen sabit. Teknolojik olarak birçok baş döndürücü gelişmelerin olduğu 15 yıllık Web sektöründe standartlar ve kurallar daha yeni yeni tartışılmaya başlandı. Uygulanıyor demeye maalesef dilim varmıyor. Biz nereden geldiğimizi iyi biliyoruz. Internet öncesi dönemi, 30 yaşın üzerindeki herkes çok iyi hatırlayacaktır. Internet'in, hayatımızı, iş yaşantımızı nasıl değiştirdiğini çok iyi biliyoruz.

Web için de, "sektörümüz içinde neredeyiz?" sorusunun cevabı, buzdağının su üzerinde görünen kısmı olarak verilebilir sanırım. Biz, bir dönme noktasındayız. Dönüşüm, yavaş yavaş gerçekleşiyor fakat daha gideceğimiz çok yol, aşmamız gereken birçok sorun var. Bizler bugün Türkiye'de, Web 1.0 versiyonu içinde yaşıyoruz. Birçok ülke Web 2.0'a geçti bile.

Web 1.0, teknoloji ile ilgili. Web 1.0, teknolojik detaylar, kaygılar ile ilgili. Web 1.0, olgunlaşma öncesi, teknolojinin gelişiminin oluştuğu bir dönem. Teknolojinin, her şeyin önüne koyulduğu, kullanıcının fazla düşünülmediği bir dönem.

Web 2.0 ise, kullanıcıların, ziyaretçilerin bir Web sitesi ya da bir Web uygulaması içindeki olumlu katılımcılığı, Web yazılımcılarının başkalarının sitelerinde ve uygulamalarındaki özgürlüğünün gerçekleştiği bir dönem. Yani kontrolün en az olduğu, sanal deneyimin ön plana çıktığı, ziyaretçinin değer kazandığı bir dönem.

Eğer Internet'i 6-7 seneden daha fazla kullanıyorsanız Infoseek, Excite gibi, o bir zamanların çok popüler Web portallarını hatırlayacaksınız. O dönemdeki en önemli şey, kullanıcıyı kontrol etmek, onların siteye gelip, olabildiğince zaman geçirip, ayrılmamalarını sağlamaktı. Yani, o dönemdeki başarı ve güç, kullanıcıyı içine çekmek, her isteklerine(!) site içinde cevap vermek ve kontrolü elde tutmak ile ölçülüyordu. Bunun ne kadar yanlış bir model olduğu çok kısa bir zamanda anlaşıldı. Google , "İşte size arama kutusu, yazın ve istediğinizi bulun, sitemizden ayrılmanız da çok önemli değil açıkçası. Eğer hizmetimizden ve yaşadığınız sanal deneyimden memnun kaldıysanız, yeniden gelin," dedi Web kullanıcılarına. Internet'te, Google'un "Kendimi Şanslı Hissediyorum" arama düğmesi belki de Web 2.0'i başlatan ilk yenilikti. Bu düğme, kontrolün bizim elimizde olduğunu, Google'un ikinci sayfasını bile görmeden, başka yerlere gidebileceğimizi hatırlattı bize.

Web 2.0, kontrolün bittiği bir dönem. Web 2.0 herhangi bir teknoloji ile ilgili değil. Web 2.0, kullanıcı deneyimi ile ilgili. Bilginin nasıl, ne şekilde kullanıldığı, paylaşımın ve katılımcılığın ne şekilde dünyamızı şekillendirdiği ile ilgili. Web 2.0, deneyim ve hizmetler ile ilgili. Kullanıcıyı ön plana çıkaran hizmetler. Yani statik, bireysel ve kontrolcü bir dönemden; dinamik, katılımcı ve özgür bir döneme.

Belki de Web ve Internet içinde değişen, şekillenen ve olgunlaşan, Web 2.0'nin temelini oluşturan en önemli kavram kullanıcı deneyimi ve memnuniyeti . Peki bunu sitemizde nasıl sağlayabiliriz? Kullanıcımızı iyi anlayarak, ihtiyaçlarını iyi tespit ederek ve onların hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırarak. Gelin bu sürece birlikte göz atalım.

Notlar
1- Hakan ve Ceyda arasında, gelecekte geçen bu senaryo, James Hendler , Ora Lassila ve Tim Berners -Lee'nin Mayıs 2001 tarihinde Scientific American' da yayınladığı "Semantic Web" makalenin giriş kısmının Türkçe adaptasyonudur. Kişisel iletişim: Doğan, Mehmet. " Request for Permission ." E-posta gönderilen kişiler Tim Berners-Lee, James Hendler , Ora Lassila . 17 Mart 2006.
2- En başarılı golfçulardan birinin zenci olduğu söylemi, Tiger Wood'un 1996'da yılın sporcusu seçilmesi ve PGA gibi en prestijli golf turnuvasını 2 defa kazanması gerçeğine dayanmaktadır. En uzun boylu Çinli basketbolcü tabiri ise, Houston Rockets'da oynayan Yao Ming'nin, 2 metre 29 cm boyunda olması gerçeğine dayanmaktadır. Plüto'nun gezegen olup olmadığı konusunda ayrıntılı bilgi ve adreslerinde bulunabilir. Internet'in ilk sanal şöhreti, Mahir Çağrı'dır. Bu konuda detaylı bilgi almak için adresine göz atabilirsiniz. Internet'in en popüler korsanlarından (hacker) biri, iskorpitx takma isimli bir Türk'tür. Bu bilgi adresinden alınmıştır. Internet'te ilk defa SPAM e-posta gönderen kişi (ticari amaç dışında), Serdar Argıç'tır. Bu konuda daha fazla bilgi almak icin adresine göz atabilirsiniz.

3- Bu konu ve söylem, Joel Garreau'nun Radical Evolution adlı kitabında detaylı bir şekilde açıklanmaktadır. Garreau, Joel. "Radical Evolution : The Promise and Peril of Enhancing Our Minds, Our Bodies -- and What It Means to Be Human.": Doubleday, 2005. sayfa 6.

4- Wells, Spencer. "The Journey of Man: A Genetic Odyssey. " : Random House, 2003. sayfa 59
5- Tim Berners-Lee. Wikipedia 22 Mart 2006. .
6- Internet World Stats Web sitesine göre, Mart 2006 ayı itibariyle dünyanın nüfusu 6 milyar 500 milyon ve Internet kullanıcı sayısı ise 1 milyar 20 milyondur. .


wmhaber.com seo yarışması Sıralamalara Girmek İstiyoruz Google Feryadımızı Duy

15 Ağustos 2008 Cuma

Google amca bizi gitti ne olur duy bizi sesimize kulak ver.

wmhaber.com seo yarışması'nda sırada bile yokuz

Google abimiz bizi sallamamış bile :D gerçi blogu dün açtım teknolojiden haberler falan yazdım ama yok .Google 5. sayfaya bile atmamış bizi böyle şey olurmu ya 60 sayfamı indexlemiş hiç birine bakmamış bizi sallamamış ne diyelim nasip kısmet :D

Oyunlar Sabit Diskte

14 Ağustos 2008 Perşembe

Xbox 360 oyunlarındaki uzun yüklenme sürelerinden ve gürültülü çalışan DVD okuyuculardan rahatsız oluyorsanız, yakın zamanda bu sıkıntıdan kurtulacaksınız.

Microsoft E3 etkinliğinde Xbox 360 için yeni planlarını anlattı. Konsol için en göze çarpan özellik ise, Xbox 360 oyunlarının artık sabit diskten oynatılabilecek olması. Yeni çıkacak 60 GB modelin satışlarına da büyük ivmeyle başlaması için atılan bu adım, yükleme sürelerini kısaltıp oyun medyalarının daha uzun ömürlü olmasını sağlayacak.

16:10 Ekran Oranı

Eski tarz Dashboard arayüzünün yerini de Xbox Guide adlı daha kullanışlı bir menünün alacağı açıklanırken, Xbox 360′ın VGA veya HDMI üzerinden 16:10 oranını ve 1440 x 900 ile 1680 x 1050 çözünürlüğü destekleyeceğini belirtmekte fayda var.

İnternet Ne Kadar büyüdü

İnternet Ne Kadar büyüdü

ImageBir zamanlar belirli bir çevreyle kısıtlı kalan sanal alemin muazzam şekilde büyüdüğü ortada. Google tarafından indekslenen toplam sayfa sayısını açıklıyoruz.

1998 yılında 26 milyon sayfayla sınırlı olan web dünyası, 2000 yılında milyarı gördü. Şimdi ise internetin trafik polisi Google, indekslediği sayfa sayısının yeni bir kilometre taşına ulaştığını duyurdu: Tamı tamına 1 trilyon (1.000.000.000.000) tekil URL!

Gerçek Sayı Çok Daha Fazla

Aslında bundan daha fazla ayrı bağlantı bulduklarını, ancak bunların bazılarının tekil(unique) sayfalar yerine, aynı sayfaların otomatik kopyalanmış halleri olduğunu belirten Google ekibi, gerekli ayıklamaları yaptıktan sonra 1 trilyon sayfa indekslendiğini belirtiyor.

Google indeksleme işlemini anlatırken, bu işlemin ABD’den 50 bin kat daha fazla yol ve geçişlerin bulunduğu ve ABD‘nin 50 bin katı büyüklükteki bir haritada, günde birkaç defa her yolu ve geçişi kontrol etmeye benzediğini açıklıyor.

Google AdSense Oyunlara Geliyor

Google AdSense Oyunlara Geliyor

Imageİnternet sitelerinin ardından Google şimdi de video oyunlarına göz koydu. PC ve konsollar için AdSense reklam uygulaması yakında, detaylar haberimizde.

Google, video oyunlarına da AdSense reklam protokolünü getirmek için kolları sıvadı. Gerek PC, gerekse konsol yapımlarının yanı sıra, mobil ve web tabanlı oyunlarda da boy gösterecek olan reklamlar, oyun içindeki karakterlerin sponsorları tanıttığı videolardan oluşacak. Aylardır üzerinde çalışıldığı belirtilen yazılım Google kanadından henüz resmi bir açıklama gelmezken, AdSense‘in video oyunlarına gelmesiyle birlikte Microsoft ve Google arasındaki savaşta yeni bir cephe açılacağı kesin.

Asfalttan enerji üretilebilir mi?


Asfalttan enerji üretilebilir mi?

WPI adlı bir araştırma kuruluşu asfalttan enerji üretebilineceğine farketti. Peki ama nasıl?

Çoğumuz biliriz. Yazın asfaltın üzerinde yürümek bir ölümdür. Sebebi ise asfaltın tüm güneş ışınlarını üzerine çekmesi ve bu sebepten dolayı çok fazla ısınmasıdır. İşte WPI adlı bir araştırma kuruluşu asfaltın bu özelliğini kullanarak hem elektrik hem de sıcak su üretmenin yollarını arıyor.

Ekibin asfalta yönelmesinin sebebi ise hem dünya çapında kullanılıyor olması hem de güneş enerjisi gibi sadece gündüz değil gecede enerji üretmeye devam etmesi. Çünkü asfaltların gece soğuması uzun bir süre gerektiriyor.

Ekibin bilgisayar üzerinde yaptığı simülasyonlarda ve gerçekleştirdiği testlerde asfaltın sıcak su üretiminde kullanılabileceği ve bu suyu termal jeneratörler sayesinde rahatlıkla elektriğe çevirebileceğini ortaya çıkardı.

Henüz sadece fikir aşamasında olan fikir hayata geçer mi, henüz kesin değil.


Gözlüksüz 3D film keyfi

3 boyutlu film mi izlemek istiyorsunuz? Artık gözlük takma derdi sona eriyor.

Epson tarafından geliştirilen yeni bir teknoloji sayesinde 3 boyutlu televizyonlar başka bir boyuta taşınıyor. Geliştirdikleri yüksek çözünürlüklü otomatik stereo scopic 3D likid cristal ekran teknolojisi sayesinde artık özel gözlükler takmadan da 3D film izlemenin keyfini yaşayabileceğiz.

Normalde 3D filmlerde filme 3 boyutlu havası verebilmek için gözlükler kullanılır. Bu gözlükler görüntünün bir göze geç gelmesini sağlayarak sanki 3 boyutlu gerçek bir ortamda bulunuyormuş hissi verir. Epson’un geliştirdiği teknolojinin temeli ise aslında gayet basit. Gözlüğü gözünüze takmak yerine ekrana yerleştiriliyor. Yani ekranın önüne konan mercekler sayesinde göz yanılgısı sağlanıyor.

Bu teknoloji hala geliştirilme aşamasında. Daha pazarlanabilir ve kullanılabilir hale geldiğin muhtemelen evlerimizden hiç çıkmayacak.

İnternetten tarihi eser kaçaklığı

İnternetten tarihi eser kaçaklığı

Tarihi eser kaçakçılığı rezaleti şimdi de internete sıçradı...

Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde kaçak kazı sonucu ortaya çıkarılan tarihi eserleri telefon ve internet aracılığıyla yurt dışına pazarladıkları iddia edilen iki kişi yakalandı.

Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren İl Jandarma Alay Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, ülke genelinde kaçak kazı sonucu ortaya çıkarılan tarihi eserleri, telefon ve internet aracılığıyla yurt dışına pazarlan şüphelilerin olduğu yönünde bilgi aldı.

Olayla ilgili soruşturma başlatan jandarma ekipleri, Eskişehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinden alınan kararla şüphelilere ait 01 KU 518 plakalı otomobili Sivrihisar - Eskişehir kara yolunun 32. kilometresinde durdurdu.

Şüpheliler, F.U. ile M.Ü'nün bulunduğu otomobilde yapılan arama ve kontrollerde 194 adet altın sikke ele geçirildi. Şüpheli iki kişi, gözaltına alındı. K.S. (69) elebaşılığında suç işlemek amacıyla örgüt kurarak tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları iddia edilen 9 kişinin de arandığı bildirildi.

HSBC Blackberry'i ekecek mi?


HSBC Blackberry'i ekecek mi?

Alın size bir Apple dedikodusu daha, hem de en kurumsalından: HSBC, gerçekten çalışanlarına Blackberry yerine iPhone almaya mı hazırlanıyor?

Şimdiden üç milyon adet sattığı söylenen iPhone'un satışlarında, yakında pek kurumsal ve pek ani bir artış görülebilir. Çünkü, Avustralya kaynaklı bir kısım dedikodular, ülkemizde de faaliyet gösteren bankacılık devi HSBC'nin iPhone 3G ile el ele verebileceği yönünde.

Halihazırda personelini akıllı telefon/mini bilgisayar olarak profesyonellerin tercihi Blackberry ile donatmış olan HSBC'nin, dünya çapında 300.000 çalışanı var. Gerçekten akıllı telefonları yenilemeye karar verirse, 200.000 adetlik bir iPhone 3G siparişi vermesi bekleniyor.

Beri yandan, bilgisayar güvenlik uzmanları her fırsatta iPhone'un güvenli olmadığını ve değil devasa, orta ölçekli kuruluşlarda bile kullanılmaması gerektiğini belirtiyorlar. Bakalım ne olacak HSBC'nin hali.

Sabit hatsız bir nesil yetişiyor

Sabit hatsız bir nesil yetişiyor

Eğitim sitesi Akampus.com'un yaptığı bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 52'si sabit hatlara dokunmuyor bile.

Sabit hat (yani bildiğimiz ev-iş telefonu) sağlayıcı telekomünikasyon şirketleri, istedikleri kadar reklamlara komikçi çıkarıp çarşaf çarşaf ilanlar versinler, iletişim kaçınılmaz şekilde mobilleşiyor. Bunun başını da, bir kısmı neredeyse annesinin karnından cep telefonuyla çıkmış olan genç nüfus çekiyor.

Üniversiteli gençlere hitap eden bir site olan Akampus.com, 1100 üniversite öğrencisine sorduğu "Gün içinde sabit hatlı telefon kullanma sıklığınız nedir?" sorusuna alınan cevaplar, bunu gösterir nitelikte. Sonuçlara göre, araştırmaya katılan gençlerin sadece yüzde 2'si tüm aramalarını sabit hatlardan yapıyor. Yüzde 51'i ise, sabit hatları hiç (ama hiç) kullanmadığını söylüyor.

Firefox 3.1 Gecikecek

Firefox 3.1 Gecikecek

Henüz Firefox 3.01 çok taze olsa da, daha gelişmiş 3.1 sürümünü bekleyemeyenlere kötü haber; Firefox 3.1 biraz daha bekletecek. Yeni sürüm ne zamana ertelendi?

Javascript güçlendirmeleri gibi bir dizi gelişim gösterecek olan Firefox 3.1'in 19 Ağustos tarihinde kullanıcılara sunulması bekleniyordu. Ancak Mozilla ekibi, yeni sürümün gelecek aya ertelendiğini açıkladı. Firefox 3.1, 9 Eylül tarihinde internet kullanıcılarıyla buluşacak. Diğer yandan Firefox'un mobil sürümü üzerinde çalışan Mozilla, Fennec Milestone 6 kod adlı ön alfa sürümü yayınladı.

Nokia N810 internet tablet sahibiyseniz, Firefox'un mobil sürümünü herkesten önce deneyebilirsiniz. Fennec için Windows Mobile desteğinin de yakın zamanda geleceğini belirtmekte fayda var.

AMD İle Fotoğraf Gerçekliği


AMD İle Fotoğraf Gerçekliği

Oyunlarda fotoğraf gerçekliğini görmek Cinema 2.0 ile artık çok uzak değil. AMD'nin yeni tanıttığı Cinema 2.0 teknolojisini hangi firmalar kullanacak?

CG olarak da bilinen bilgisayar ortamında hazırlanmış(Computer Generated) fotoğrafların artık hareketlenme zamanı geldi. AMD'nin tanıttığı Cinema 2.0 teknolojisi, fotoğraf gerçekliğindeki CG görsellerin, gerçek zamanlı olarak akışını sağlıyor. Diğer bir deyişle, donanım yapımcılarının izin verdiği ölçüde yakın bir gelecekte fotoğraf gerçekliğinde oyunlar oynanabilecek.

Görüntü Nasıl Hazırlanıyor?

Cinema 2.0 teknolojisi, içinde onlarca yüksek çözünürlüklü kamera bulunan küresel yapıdaki bir odada, gerçek insan tepkilerini ve yüz ifadelerini kaydetme mantığına dayanıyor. Daha sonra gerçek zamanlı olarak ışıklandırma ve özel efektlerle sunulan videolar, tıpkı resimde görüldüğü gibi fotoğraf gerçekliğini aratmıyor.

Tüm Büyükler Sırada

Henüz tam olarak nasıl oyunlara adapte edileceği açıklanmayan Cinema 2.0 teknolojisi için oyun yapımcıları kuyruğa girmiş durumda. Splash Damage, Rebellion, Remedy, Crytek ve Blizzard, AMD ile Cinema 2.0 teknolojisini oyunlarında kullanmak üzere anlaştı. Hatta Blizzard, oyunlarını ATI video kartlarla birlikte sunarak, AMD'nin yeni grafik teknolojisine herkesten önce erişme hakkını da elinde tutuyor.

Wii Fit olimpiyatlara hazırlıyor

Wii Fit olimpiyatlara hazırlıyor

Wii Fit'in yararı madalya sahibi yüzücünün açıklamalarıyla bir kez daha ispatlandı.

Nintendo Wii'nin kullanıcılarına sunduğu Wii Fit gerçektende birçok kişinin hayat tarzını olumlu yönde etkilediği isptlandı. Özellikle Pekin Olimpiyat’larının yapıldığı şu günlerde olimpiyat madalyası sahibi Japon yüzücü Kosuke Kitajima günlük hayatında Wii Fit'in çok faydasını gördüğünü, günlük egzersizlerini ve beslenme düzenini Wii Fit'e göre ayarladığını açıkladı.

Özellikle de büyük yarışmalar öncesinde Wii Fit'in zihinsel olarak konsantrasyonuna büyük etki ettiğini de açıklamalarına ekledi. Tam Olimpiyat zamanı Kitajima'nın yapmış olduğu bu açıklama muhtemelen Wii Fit'in de sağlam bir reklama imza attığını gösteriyor. Eğer günlük hayatında spor salonlarına vakit ayıramıyorsanız mutlaka bir Wii Fit edinmekte fayda varmış gözüküyor.

Dizüstünde inanılmaz pil ömrü


Dizüstünde inanılmaz pil ömrü

Dell'in yeni modellerinin tam 19 saat boyunca şarj ile çalışabileceği iddia edildi.

Dell geçtiğimiz günlerde San Francisco'da yaptığı bir açıklamada laptoplarını tamamen yenileyeceklerini ve pil ömrünü 19 saate kadar çıkaracaklarını açıkladı. Yeni bataryalarını 9 hücreli olarak üretecek olan firma bu kadar pil ömrünün mümkün olması için az enerji tüketen yeni nesil işlemciler ve diskler kullanacaklarını açıkladı.

Dell'in tabii ki getireceği farklı yenilikler de olacak, yeni modellerde ayrıca Samsung SSD seçeneği de olabileceği gibi özel klavye aydınlatması ve daha az enerji tüketimi sağlayan önemli eklentilerde kullanıcılara sunulacak. Dell vaat ettiği yeni teknolojili dizüstü bilgisayarlar bu aydan itibaren kullanıcıyla buluşacak. Piyasaya sürülecek modeller ise E4300 ve E6400 olacak.

Fakat haberin duyurulmasından birkaç saat sonra jkontherun sitesinde 19 saat pil ömrünün mümkün olmadığı iddia edildi bile. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Eee PC 900A: Atom işlemcili netbook

Eee PC 900A: Atom işlemcili netbook

Atom işlemcili Eee PC 900A'nın teknik özellikleri belli oldu. Cihaz yakında piyasaya çıkıyor...

Eee PC 900A Intel'in Atom işlemcisi, 8,9 inç ekran, 8 GB büyüklüğünde katı durum diski (SSD) ve 1 GB RAM ile beraber geliyor.

Bunun dışında WLAN 802.11b/g ve 0,3 Megapiksel webcam sunuluyor. Linux ön yüklü olarak sistemin ağırlığı 900 gram. Mini-notebook 15 Ağustostan itibaren siyah ve beyaz renkte yaklaşık 450 Dolara (yurtdışı fiyatı) satışa sunulacak.

OpenGL 3.0: Yeni grafik standardı yayınlandı

OpenGL 3.0: Yeni grafik standardı yayınlandı

Açık kaynak kodlu grafik standardı OpenGL'in yeni sürümü 1 senelik gecikmeden sonra yayınlandı...

Khronos Group açık kaynak kodlu grafik standardı OpenGL'in 3. sürümünü yayımladı. Bir senelik gecikmeden sonra yeni sürüm güncel grafik yongalarının tüm gücünden yararlanabilecek, geri uyumlu olacak, programlama dili ve platformdan bağımsız olarak çalışabilecek.

Yenilikler arasında GL Shading Language (GLSL) 1.30 var. GLSL 1.30 ile geliştiriciler doğrudan donanıma erişebilecek. Fakat GLSL'in grafik yongasın entegre edilmesi şart koşuluyor. AMD, Intel ve Nvidia yeni standarda katkıda bulunarak ve bu yeni arayüzü donanımları ile destekleyeceklerini bildirdiler.

Geliştiriciler aynı zamanda OpenGL 2.1 sürümü içinde yeni eklentiler çıkardı. Bu sayede yeni fonksiyonların bir kısmı eski donanımlarla da çalışacak.

USB vites büyüttü!

USB vites büyüttü!

Hız canavarı USB 3.0 görücüye çıkıyor.

Görücüye çıkmaya hazırlanan yeni USB versiyonu 3.0 transfer hızında sınır tanımıyor. Rakamlar burada.


Çevre birimlerini bilgisayara bağlamakta kullanılan en yaygın arabirim olan USB'nin son versiyonu Intel'in önümüzdeki hafta düzenleyeceği forumda tanıtılacak

Geliştirilmesi büyük ölçüde Intel tarafından yapılan USB 3.0 görücüye çıkmaya hazır. Standardın geliştirilmesi tamamlandığından USB 3.0'ı kullanan cihazların piyasaya çıkması da uzun sürmeyecek.

USB 3.0, USB 2.0'a göre hız çıtasını oldukça yükseltiyor. Transfer hızını yaklaşık 10 misline çıkaran yeni standart saniyede 600MB'a karşılık gelen 4.8Gbit bant genişliğine sahip. Yeni standardı destekleyen firmalar arasında NVIDIA ve AMD gibi endüstri devleri de bulunuyor.

Teknosa Planet’ten Müşterilerine Ücretsiz Bilgisayar ve İngilizce Eğitimi

Teknosa Planet’ten Müşterilerine Ücretsiz Bilgisayar ve İngilizce Eğitimi

Teknosa, Bilge Adam ve Gökdil işbirliği ile müşterilerine yepyeni ve cazip bir kampanya sunuyor.

16 – 17 Ağustos tarihlerinde, Teknosa Planet mağazasını ziyaret edenler Bilge Adam ve Gökdil’in deneyimli eğitim kadrosu tarafından verilen 40 dakikalık bilgisayar ve İngilizce eğitimi şansını yakalayabilecek. Aynı tarihlerde Teknosa Planet mağazalarından 100 YTL ve üzeri alışveriş yapan müşteriler ise, Bilge Adam ve Gökdil’in eğitim paketlerinden yüzde 50 indirim kazanacaklar.

Teknosa Planet mağazalarında 15:00-18:00 saatleri arasında gerçekleşecek etkinlik kapsamında eğitimciler 16 Ağustos’ta Bilinçli İnternet Kullanımı, 17 Ağustos’ta ise Office 2007 eğitimi verecek. Bilinçli İnternet Kullanımı eğitimi kapsamında Teknosa müşterileri, “İnternetin kullanım nedenleri”, “İnternetin sağladığı bilgiler”, “İnternetin sağlayacağı zararlar”, “Virüsler”, “Virüslerin zararları”, “Virüslerin bulaşma nedenleri”, “Virüslerin bulaşma şekli”, “Virüslerden korunmak için alınması gereken önlemler” ve “Bilgisayarlarımızı gerek sistemsel olarak ve gerek yazılımsal olarak korumak için üzerimize düşenler” konularında eğitim alacaklar.

Office 2007 eğitimi kapsamında ise; “Office 2007 paketiyle karşımıza çıkan programlar”, “Office 2003 ve 2007 arasındaki değişimler”, “Office 2007 Word programı üzerinde genel farklılıklarını anlatılması”, “Office 2007 Excel’de filtreleme ve formülsel çalışmalarla örnek uygulamalar”, “Office 2007 PowerPoint’te fotoğraf albümü oluşturmak” ve “Office 2007 Access’te şablonlar ile hızlı veritabanı oluşturmak” konuları ele alınacak.

Kampanya kapsamında Gökdil’in yabancı dil öğretmenleri de Teknosa müşterilerine seviye tespit sınavı uygulayacak ve sınav sonucuna göre İngilizce dil eğitimi verecek.

Birbirinden güzel Anlamlı Rock Msn Nickleri

Birbirinden güzel Anlamlı Rock Msn Nickleri

* pop dinleyip kıç sallayacağına rock dinleyip kafa salla daha iyi
*
hoplayaROCK zıplayaROCK inanaROCK coşaROCK e birazcıkta matROCK dinlemek lazım ROCK
* Gitarımın teline, sevgilimin eline, Rockcıların diline hastayım
* Rockcu Çocuk isyanlarda, Onu paklar Metallica
* Özgürlüğün Anlamını Yeni Öğrendim, Senmişsin (u rock)
* BıRock Sana Gelsin
* Rocky Balboa Yumrukları Gibi Darbeli Benim Rock Sözlerim

Telekom’un VDSL2 hizmeti Hakkında Bilgi

Türk Telekom’un, “İnternet’in en hızlısı Türkiye’de” sloganıyla başlattığı bu yeni hizmeti VDSL2 sayesinde, Türkiye’de internet bir anda 8 kat birden hız kazanıyor. Böylece Türkiye, Avrupa’daki 23 ülke arasında, en hızlı interneti kullanan üçüncü ülke konumuna geliyor. Very High Speed Digital Subscriber Line2 yani, Çok Yüksek Hızda Dijital Abone Hattı anlamına gelen VDSL2 uygulamasına yarından itibaren start veriliyor. 48’i İstanbul’da olmak üzere toplam 77 internet servis sağlayıcı kuruluş üzerinden gerçekleştirilecek bu hizmetin iki farklı hızda abonelik paket seçeneği bulunuyor.

Ancak abonelerin saniyede 16 megabite kadar download, 1 megabite kadar da upload imkanını sağlayan VDSL2 paketi için ayda 98 YTL, saniyede 32 megabite kadar download, 1 megabite kadar upload imkanı sunan paket için de aylık 128 YTL ödenmesi gerekecek. Ayrıca, şu anda kullanılan ADSL modemleri de bu sistemde işe yaramayacak. Yeniden VDSL2 modemlerinin alınması gerekecek. Ancak, bazı internet servis sağlayıcıları, bu modemleri abonelerine ücretsiz olarak vermeye hazırlanıyor. Bu nedenle, VDSL2’ye geçmek isteyenlerin kendilerine servis sağlayıcı kuruluş seçerken düzenlenen cazip kampanyaları da göz önünde bulundurması gerekiyor.

Ev ve işyeri telefon hatları üzerinden dijital veri transferini sağlayan bu teknoloji, Triple Play diye adlandırılan ses, görüntü, yüksek çözünürlüklü televizyon (HDTV), interaktif oyun uygulamalarına imkan sağlıyor. Böylece VDSL2 ile yüksek hızlarla alınabilecek IPTV (internet televizyonu yayını), HDTV, Videofon, VoD (isteğe göre video izleme), interaktif oyun oynama, interaktif oylamalara katılma VoIP (ses görüşmeleri) gibi hizmetlerden yararlanılmasına da olanak tanıyor.

2015'te BMW böyle mi olacak Gelecekteki BMW

2015'te BMW böyle mi olacak




2015'te BMW böyle mi olacak
BMW ZX-6 konsepti, otomobillerin gelecekte nasıl olacağına dair önemli ipuçları veriyor.

Otomobiller 2015 yılında nasıl görünecek? Büyük ihtimalle günümüzdeki arabalardan pek farklı olmayacaklar. Aynı soru Turin'deki Avrupa Tasarım Enstitüsü Transportasyon Tasarımı öğrencilerine sorduğunuzda ise cevaplar biraz farklı oluyor.

BMW için hazırlanan konsept tasarımları 2015'ten çok 2115 için tasarlanmış gibi görünüyor. Jai Ho Yoo ve Lukas Vanek tarafından hazırlanan BMW ZX-6 konsepti ilginç hatlara sahip. Aeordinamik açıdan daha verimli olsa da ne kadar pratik bir konsept olduğu tartışılır. Eğer 2015 yılında otomobillerin ne kadar çılgın göründükleri, pratikliklerinden daha önemli hale gelirse, o zaman ZX-6 konsepti oldukça başarılı olacak demektir.

Geleceğin televizyon teknolojisi OLED TV'ler gelecek yıl Avrupa'da satılmaya başlanacak.

Geleceğin televizyon teknolojisi OLED TV'ler gelecek yıl Avrupa'da satılmaya başlanacak.

Nikkei Business Daily, Sony'nin, LCD ve plazma televizyonlara göre daha parlak renkler sunan ve yeni nesil düz ekran televizyon olması beklenen OLED televizyonları, dünyanın en büyük düz ekran televizyon piyasası olan Avrupa'da 2009'da satışa sunacağını yazdı.

Sony, 3 milimetre kalınlığında ve LCD'lerden daha az enerji tüketen dünyanın ilk OLED televizyonlarını Japonya'da geçen yıl ve Abd'de bu yılın başında satmaya başladı. OLED televizyon Japonya'da 200 bin yenden (1,830 $) satılıyor. Küresel çapta, 2009 yılında 200 bin adet olması beklenen OLED televizyonlarına olan talebin, 2012 yılında 2,8 milyon adete ulaşacağı tahmin ediliyor.

Sony'nin LCD televizyonlarının en büyük iki piyasasını Avrupa ve Kuzey Amerika oluşturuyor.

Nvidia’nın Bilgisayarlar Yongalarında Çıkan Arızlar

Nvidia’nın Bilgisayarlar Yongalarında Çıkan Arızlar

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/nvidiaar%fdza.jpg

Nvidia’nın bazı dizüstü bilgisayar yongalarında çıkan arızalar, sistem üreticileriyle aranın açılmasına ve arızalı ürünlerin değiştirilmesi sebebiyle de milyonlarca dolara mal olacağa benziyor. İsimleri hakkında bilgi verilmeyen ve görünüşe göre birçok farklı modeli kapsayan grafik işlemcisi ve sistem yongası arızaları, yongaların sisteme yerleştirilmesinden önce yapılan paketlemedeki sorundan ortaya çıkıyor. Her ne kadar önceki nesil grafik işlemcisi ve yongalardan bahsediliyor da olsa, bir milyon tane veya belki birkaç milyon tane arızalı ürün olması olası.

HP Compaq Modeli

HP Compaq Modeli

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/Compaq.jpg

HP, AMD’nin yeni Turion X2 Ultra işlemcilerini kullanan dizüstü modellerini tanıttı. İş bilgisayarı Compaq serisine ait olan 6535b ve 6735b, FreeDOS sayesinde istediğiniz işletim sistemini kullanmayı mümkün kılıyor. 14 inç Compaq 6535b ve 15,4 inç Compaq 6725b, 8 GB’a kadar DDR2 bellek kullanımına olanak tanıyan yeni mimariyi kullanıyor.

AMD’nin Puma platformunu kullanan ilk dizüstü bilgisayarlarını tanıtan HP, yeni Compaq modelleriyle dikkat çekici özellikler sunuyor.

Mobility Radeon HD 3200 ile daha hızlı entegre grafik çözümü sunan yeni HP Compaq modelleri, 2,1 GHz Turion X2 Ultra işlemcinin yanı sıra 2 GB bellek, 120 GB sabit disk ve 802.11n WiFi sunuyor. VGA webcam ve 3G hücresel internet seçenekleri de bulunan cihazların yurtdışı fiyatları 1.079 dolardan başlıyor.

Lenovo IdeaCenter K210

Lenovo IdeaCenter K210

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/lenovo.jpg

Lenovo Çin’in dışında kurumsal müşterilere yönelik laptop ve desktop bilgisayar sistemleriyle tanınırken, sadece Çin’de bireysel kullanıcılara yönelik masaüstü sistemler de üretiyordu. Ancak şirket geçtiğimiz günlerde tüm dünyada satışa çıkacak ilk bireysel desktop bilgisayarını tanıttı.

Model adı IdeaCenter K210 olan yeni desktop’un diğer bilgisayarlarda olmayan bir takım özellikleri var. Bunlardan biri, kullanıcının ekrandan uzaklığına göre ekranın parlaklığını otomatik olarak ayarlayan Bright Vision özelliği.

K210′un antibakteriyel klavyesi sayesinde bilgisayar klavyesi artık mikrop yuvası olmaktan çıkıyor. Ayrıca VeriFace yüz tanıma teknolojisi ile kullanıcılar herhangi bir şey yazmadan sistemlerine girebilecekler.

K210′un farklı birkaç konfigürasyonu mevcut. Intel Core 2 Quad işlemci kullanan sistemlerde Vista işletim sistemi bulunuyor. K210′larda standart grafik kartı Intel Graphics Media Accelerator X3100 ve 500GB’a kadar sabit disk alanı edinmek mümkün. Maksimum 4GB RAM’e çıkabilen sistemlere, tercih edilirse Blu-ray sürücüsü de eklenebiliyor.

Acer One Piyasada

Acer One Piyasada

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/acerone.jpg

Satış, Almanya’da A110L modeliyle başladı. Sadece 900 gram ağırlığında olan A110L’nin içinde Atom N270 işlemci, 512 ya da 1 GB bellek, 8 GB’lık NAND flash modül, dışında kart okuyucuları, üç USB girişi ve 8.9 inçlik ekran, çevresinde ise WiFi ve Ethernet bağlanmacaları bulunuyor. Linpus Linux Lite üzerinde çalışan A110L, 329 euro’dan satılıyor.

Diğer iki model olan A150L ve A150X’in, 120 GB’lık sabit disk sürücüleri bulunuyor. L modelinde Linux işletim sistemi, X modelinde ise, evvet bildiniz, XP işletim sistemi var.

Çift Dokunmatik Dizüstü Bilgisayar

Çift Dokunmatik Dizüstü Bilgisayar

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/dkdizustu.jpg

İlk olarak dört yıl kadar önce Canova isimli, çift dokunmatik ekranlı bir dizüstü bilgisayar konsepti geliştiren İtalyan endüstriyel tasarım firması V12, bu tasarımı hayata geçirmemişti.

Ancak, şirketin kurucusu Valerio Canetti, “Laptop” dergisine verdiği röportajda, ikinci nesil tasarımın iki yıl, hatta 16 ay içerisinde gerçekleştirilerek piyasaya verilebileceğini anlattı.

“Yaratıcı insanlar” için geliştirilmiş, karbon lif ve paslanmaz çelikten mamul ilk nesil Canova, imal edilmişti ancak herhangi bir işletim sistemi ya da yazılım çalıştırmıyordu. Eskiz defteri, not defteri ve dijital gazete okuyucusu olarak kullanılması düşünülmüştü.

İkinci nesil Canova’nın ise, çoklu dokunuş tanımlayabilen dokunmatik klavye ve ses tanıma amaçlı mikrofonla kapasitesi son sınırına kadar çekilmiş. Donanım değil de yazılım olarak ekranda çalışacak olan klavyenin ise, rahatlık açısından haptik geri besleme sistemi kullanması düşünülüyor.

Panasonic Atom İşlemci

Panasonic Atom İşlemci

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/atomjup.jpg

Panasonic, Toughbook CF-U1′in içerisine 1,33 GHz hızında çalışan Intel damgalı bir Atom işlemci yerleştirdi. Ayrıca 1 GB RAM ve seçime bağlı olarak 16 veya 32 GB’lık SSD de sunuluyor.

Bilgisayar 5,6 inç ekranı ile 1,2 metreye kadar olan düşüşlerden herhangi bir zarar almadan kurtulabiliyor. Ağırlığı 1 Kg ve ebatları 15 x 18 x 5 cm. Bataryasının 9 saat çalışma süresi sunduğu söyleniyor. İşletim sistemi olarak Windows XP veya Vista seçime sunulmuş. WLAN ve Bluetooth standart olarak entegre edilmiş, istek üzerine HSDPA da sunuluyor.

Toughbook’un ABD’deki fiyatı yaklaşık 2500 Dolar. Avrupa’daki fiyatı ve bulunabilirliği hakkında herhangi bir bilgi verilmedi.

Dell’den Ucuz Laptop

Dell’den Ucuz Laptop

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/DellLaptop.jpg

Dell, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, düşük maliyetli laptop’larını Ağustos ayından itibaren pazara sunmayı planladığını duyurdu.

Compal Electronics tarafından üretilmesi planlanan E ve E Slim serisi laptop’lar 299 Dolardan başlayan fiyatlarla satışa sunulacak. E serisinde 8.9 inç ekran ve 1,6 GHz Intel Diamondville (Atom) işlemciye yer verilecek. Kullanıcılar 512 MB veya 1 GB belleği tercih edebilecek; işletim sistemi ise, yine tercihe bağlı olarak XP ya da Linux olacak.

E Slim serisinde ise 12.1 inç ekran ve 1,3 ya da 1,6 GHz Intel Silverthorne (Atom) işlemci bulunacak. Bellek ve işletim sistemi tercihi ise yine kullanıcılara bırakılacak… Wi-Fi, WiMax ve Bluetooth 2.0 ise her iki seride de standart olarak gelecek. En uzu maliyeli laptop 299$ olacak…

En güçlü laptop

En güçlü laptop

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/enguclu.jpg

Alienware, Area-51 m17x ile ürün gamı içerisindeki en güçlü laptop’u piyasaya sürüyor.

İsteğe göre yapılandırılabilen 17 inçlik laptop en üst sürümünde Core 2 Extreme X9000 (2,8 GHz), 4 GB RAM, iki GeForce Go 8800M GTX, üç adet 500 GB sabit disk ve bir Blu-ray yazıcı barındırıyor.

17 inçlik ekran 1920 x 1200 piksel çözünürlüğü destekliyor. Kapağın arka tarafındaki Alienware logosunun ışıklandırması klavye, touchpad ve özel tuşların renkli ile uyumlu hale getirilebiliyor.

Laptop’ların fiyatları 1.800 Euro’dan başlıyor ve yaklaşık 4.600 Euro’ya kadar çıkabiliyor. Buna ek olarak özel oyuncu faresi ve klavyesi, taşıma çantası ve yazılım gibi zengin bir aksesuar çeşidi sunuluyor.

Eee PC Rengi Değişti

Eee PC Rengi Değişti

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/eepcreng.jpg

Asus, yeni Eee PC modeli S101 ile bu sefer de MacBook Air’in peşine düşmeyi planlıyor. Kahverengi S101′in özellikleri fiyatına nasıl yansıyacak?

Gün geçmiyor ki yeni bir Eee PC tanıtılmasın. Bu sefer de üst seviye mini dizüstü isteyenleri hedefleyen ve doğal olarak MacBook Air’le aynı lige çıkan kahverengi bir model ortaya çıktı: Eee PC S101. Asus, Eee markasını uygun fiyatlı ürünlere ayırdığından ve bu imajı bozmak istemediğinden olsa gerek, yeni modelde Eee ismini kullanmayacak.

Alışılmadık Fiyat

10,2 inç LED aydınlatmalı ekran, Intel Atom işlemci ve 32 GB SSD kullanan kahverengi S101, 699 dolar yurtdışı fiyat etiketini taşıyor. Depolama birimini 64 GB SSD seçenler ise 899 doları gözden çıkarmak durumunda. 2,2 cm kalınlığında ve yaklaşık 1 kg ağırlığında olan S101′in nasıl bir kullanıcı kitlesi oluşturacağını görmek için ise eylül ayını beklemek gerekiyor.

shiftdelete.net

Casper son ürünü Minibook

Casper son ürünü Minibook

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/caspermini.jpg

Casper, dizüstü bilgisayar dünyasına yeni bir soluk getirecek son ürünü “Casper Minibook” u satışa sundu;

Casper, dizüstü bilgisayarda hafiflik, kolay kullanım ve uzun pil ömrünü bir arada arayanlar için Intel Atom İşlemcili 10” inçlik Casper Minibook’u piyasaya çıkardı. Hafifliği ve kullanım kolaylığının yanı sıra 10 inç LCD ekran ve ergonomik klavye özelliklerine sahip olan “Casper Minibook” uygun fiyatıyla da dikkat çekiyor.

Casper’ın yeni ürünü Intel Atom İşlemcili Casper Minibook, kablosuz internet ağının her yerde kullanılmaya başlandığı günümüzde yaklaşık 1 kilogram ağırlığı ile dizüstü bilgisayarını yanından ayırmak istemeyenlerin yükünü hafifletiyor. 10 inçlik LCD ekranı olan Casper Minibook, uzun pil ömrü ve ergonomik klavye özellikleriyle gerçek bir kullanıcı dostu.

(1024X600) pixel çözünürlüğü ile yüksek görüntü kalitesi sunan Casper Minibook teknolojinin her an kolaylıkla kullanılmasını sağlıyor. Casper Minibook bilgisayar fonksiyonunun yanı sıra kablosuz internet bağlantısı sayesinde kullanıcının hayatını kolaylaştırırken çoklu ortam uygulama ara yüzü özellikleri ile oyun oynamanın keyfini yaşatıyor ve bu keyfi iki adet dahili hoparlörü ile iki katına çıkarıyor. Casper Minibook, dahili 1.3 MP Webcam ve mikrofonu, 3 adet USB girişi ve kart okuyucu özellikleri ile de kullanıcıları hiçbir uygulamadan mahrum bırakmıyor.

160 GB büyüklüğündeki sabit disk kapasitesi ile kullanıcıyı dosya silme derdinden kurtararak depolama özgürlüğü getiren Casper Minibook, Windows XP işletim sistemini destekliyor.

Hem taşıma hem kullanım kolaylığına önem verenlerin en çok tercih edeceği modellerden biri olacak olan Casper Minibook 499$+KDV fiyatla ve Casper güvencesiyle satışa sunuluyor ve şık bir taşıma kılıfıyla birlikte geliyor.

veteknoloji.com

En hızlı internet Amerika'da mı?

Yapılan bir araştırma sonucunda A.B.D internetin o kadarda hızlı olmadığı ortaya çıktı.

A.B.D.’de yapılan bir araştırma sonucunda bu ülkede internet hızının arttığı, fakat bu artışın çok yetersiz olduğu ortaya çıktı. Eğer Amerika’daki internet hızı bu şekilde artmaya devam ederse ancak 100 yıl sonra Japonya’nın bu gün ki seviyesine ulaşabilecek.

Yapılan araştırmaya göre Amerika’da bu gün ki ortalama indirme hızı saniyede 2.3 megabit. Bu değer bir önceki seneye göre 0.4 megabitlik bir artışa denk geliyor. Fakat bu artış dünya geneline baktığımızda çok düşük kalıyor. Ayrıca 230.000 kullanıcının bir sene öncesine göre internet hızlarında hiçbir değişiklik olmadığı tespit edilmiş. Yani internetteki hız artışı her kullanıcıya eşit dağılmıyor. Karşılaştırmadaki diğer ülke Japonya’nın ise bu gün ki ortalama internet hızı 63 megabit.

Güneş Enerjisiyle Çalışan Media Oynatıcı

Güneş Enerjisiyle Çalışan Media Oynatıcı

http://smyteknoloji.com/smyblog/g%fcne%feenerjisi.jpg

Son yıllarda Alternatif Enerji kullanımı hızlı birşekılde artmakta. Japon Thank’o firması da yeni media oynatıcısında Güneş enerjisinden faydalanmak için USB vasıtasıyla şarj olabilen ve bu zamazingo 4GB dahili hafızayla yeni minisd kart yuvasına sahip. MP3/WMA/WAV formatındaki ses dosyaları ile AVI/RM/VOB/DAT/RMVB formatındaki video dosyalarını çalıştırabiliyor.

Yoto V200 Media Oynatıcı. Hem Ucuz Hem Büyük Ekran Süper

Yoto V200 Media Oynatıcı.

http://smyteknoloji.com/smyblog/yoto.jpg

Taşınabilir medya oynatıcı Yoto V200 2,4 inçlik Büyük Ekranı 1 GB Hafızasıyla 50 Dolarlık Etiketiyle Göz kamaştırıyor.

Mitsubishiden 3 Boyutlu Televizyon Keyfi..

Mitsubishiden 3 Boyutlu Televizyon Keyfi..

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/mitsubishi-2008.jpg

Mitsubishi, 3D teknolojisini kullanan yeni plazmalarında Nvidia’dan destek alıyor.

Bu yıl içerisinde piyasaya çıkarak 3DTV’ler dairesel olarak polarize edilmiş camlarla ve stereoskopik ekranlar yardımıyla 3D efekti oluşturuyor. Bu teknoloji günümüzde IMAX sinemalarında kullanılıyor. Tabi seyirciler üç boyutlu televizyon deneyimi için yine 3D gözlük takmak zorunda olacaklar.

3DTV plazma ekranlar 73, 65 ve 60 inç olmak üzere üç boyda üretiliyor. Ayrıca Nvidia’nın katkılarıyla bu televizyonlar DirecX PC oyunlarının da 3 boyutlu oynanabilmesini sağlayacak.

Proje Mitsubishi, Nvidia ve Aspen Media Products şirketlerinin işbirliğiyle yürütülüyor. Şimdilik bu teknolojiyle uyumlu gösterilebilen tek film Star Wars: Bölüm II - Klonların Saldırısı. Fakat ürünle birlikte bu teknolojiyi destekleyen yeni filmlerin de piyasaya çıkması bekleniyor.

Pioneer Yeni Blu-ray Oynatıcı Çıkardı.

Pioneer Yeni Blu-ray Oynatıcı Çıkardı.

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/pinoeerbd.jpg

BDP-LX70A’nın arkası kesilince endişelenenlere müjde; Pioneer Avrupa için üç yeni Blu-ray oynatıcı tanıttı: BDP-LX91, BDP-LX08 ve BDP-LX71.

Medya oynatıcılar konusunda her zaman klas bir duruşa sahip olan Pioneer, Blu-ray döneminde de bunu bozmak istemiyor anlaşılan. Avrupa için yeni tanıttığı üç Blu-ray oynatıcısı BD Profile 2.0 destekli BDP-LX91, BDP-LX08 ve BDP-LX71; 1080p24 ve 12 bit HDMI Deep Color desteği, KURO LINK, DTS-HD Master Audio / Dolby True HD uyumluluğu ve profesyonel kalitede Wolfson Dijital Ses Dönüştürücüleri sunuyor.

Henüz fiyatlandırmaları konusunda bilgi verilmeyen Blu-ray oynatıcılardan BDP-LX71 eylül, BDP-LX08 ekim ve üst model BDP-LX91 de kış aylarında piyasaya sürülecek.

Zen X-Fi Serisi Yeni Medya Oynatıcılar

Zen X-Fi Serisi Yeni Medya Oynatıcılar

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/zen.jpg

Creative de teknolojinin bu gidişatını görmüş olacak ki, adını kendi geliştirdiği ses düzeltme teknolojisi X-Fi’dan alan yeni bir medya oynatıcı serisi tasarlamış. Sonra da, bu serinin kimi modellerine güzel bir Wi-Fi özelliği entegre etmiş. Böylece kullanıcılar başka odada bulunan bilgisayarlarda ya da Public Home Server adı verilen çevrimiçi medya havuzunda bulunan dosyalara erişebilecek, hatta bir kablosuz bağlantı noktasının yakınındalarsa abartıp Yahoo! Messenger ya da Windows Live Messenger’a girebilecekler. Yazı yazma işi ise, cep telefonlarındaki gibi 9 tuştan oluşan bir sisteme havale edilmiş, yani pek pratik olmayacak gibi.

Yukarıda bahsedilen X-Fi teknolojisi ise, ruhun gıdasına besin takviyesi yapıyor. Cihazın menüsünden etkin hale getirilen X-Fi seçeneklerinden “Crystalizer”, mp3 sıkıştırması esnasında yok olan sesleri diriltiyor. “Expand” ise sesin, konser alanında dinlendiği izlenimini verecek şekilde önden gelmesini sağlıyor.

X-Fi serisinin getirdiği başka bir yenilik, Creative’in ses dosyalarından başka şeyler de çalabilen ilk müzik kutusu yazılımı olan Creative Centrale. Centrale, fotoğrafları, videoları, ses dosyalarını oynatıp yönetebiliyor, hatta DVD bile kaydedebiliyor. Yazılımın, cihazların dosya paylaşımında hayli etkili olması öngörülüyor.

Pioneer’in Yeni Atağı

Pioneer’in Yeni Atağı

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/denonbluray.jpg

HD DVD’nin krallığını Blu-ray’in devraldığı şu günlerde, pek çok elektronik firması bu formatı gündelik yaşama sokacak cihazlar çıkarmada yarışıyor. Pioneer’ın eli de armut toplamıyor olacak ki, firma bir değil dört model birden Blu-ray oynatıcısını piyasaya sürmeye hazırlanıyor.

BDP-LX08, BDP-51FD, BDP-LX71 dört modelin dördü de, Profile 1.1 destekliyor, böylece resim içinde resim gösterme özelliği olan “BonusView” içeriğini oynatabiliyorlar. HDMI 1.3 portlarına sahip olan cihazlar, HD ses ve 7.1 kanal analog ses destekliyor ve Pioneer’ın Kuro arayüzüyle çalışıyorlar.

Cihazlar, saniyede 24 kare oynatarak sinema performansını eve taşıyor, 1080p çözünürlüklü resim gösterebiliyorlar. Hatta, serinin en pahalı modeli olan BDP-LX91, eğer internet bağlantısı varsa çevrimiçi içerik indirip oynatabiliyor.

Pioneer’dan yapılan açıklamaya göre, BDP-LX71 eylül ayında, nispeten ucuz olan BDP-51FD ve BDP-LX08 Ekim ayında piyasaya çıkacak. BDP-LX91′in ise kış sonunda piyasaya sürülmesi bekleniyor

Müziğin En Doğal Hali

Müziğin En Doğal Hali

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/rothmc4angle.jpg

Müziği en doğal hali ile dinlemek ve en iyi performansı elde etmek arzusu ile doğmuş bir marka Roth Audio. Firma ürünlerini tasarlarken ve üretirken sadece iyi müzik dinlemeyi ve duymak istediğiniz performansı size sunmayı hedeflemiş. Bu konuda piyasada, ulaşılabilir “vacuum tube” amplifikatörlü ürünlerin eksikliğini gören firma, bu eksikliği gidermek için The Music Cocoon (MC4) ürününü müzikseverlere sundu.

The Music Cocoon’ı Apple iPod’unuzla, CD çalarınızla, taşınabilir ses cihazınızla veya 3,5 mm jack soket bağlantısı yapılabilecek bir ses cihazıyla kullanabilirsiniz. Bu şu anlama geliyor: Müzik kaynağınız ne olursa olsun MC4′ü her şekilde kullanma şansına sahipsiniz.

Roth Audio MC4′un en önemli özelliklerinin başında yüksek kalitede doğal ses sunması, 2 pre-amplifikatör tüpünün olması, farklı ses kaynaklarını desteklemesi, ses kontrolü sağlaması, ipodunuzu şarj edebilmesi, aşırı ısınmaya karşı koruma sağlayabilmesi, hoparlör kısa devre koruması sağlaması ve adaptörün sigorta koruması olması.

Yurtdışının en saygın teknoloji dergisi “What Hi-Fi” tarafindan 5 yıldızla ödüllendirilen Roth Audio MC4 “Çekici görünüş, etkileyici tasarım ve mükemmel doğal ses” olarak tanımlandı.

Farklı tasarımı, güçlü sesi, tüplü amplifikatörü ve ufak olması bakımından her yere kolaylıkla yerleştirebileceğiniz Roth Audio MC4 yenilikleri merak eden müzikseverleri bekliyor.

Creative ZEN X-Fi Media Oynatıcı

Creative ZEN X-Fi Media Oynatıcı

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/creativezenpmp.jpg

ZEN X-Fi, Creative’in ilk Wi-Fi media player’ı olma özelliğini taşıyor. Singapur’da yapılan açıklamada, ZEN X-Fi’ın fiyatının iPod’lara nazaran daha az olacağı belirtilirken, iPod’a göre çok daha fazla özelliği içerisinde barındırdığı vurgulandı.

Oynatıcının 16GB’lık sürümü 200$’a satılırken, 32GB olan modeli ise 300$’dan alıcılarını bekliyor. Wireless özelliğini içermeyen 8GB’lık model ise 150$’a temin edilebilecek.

Sony Blu-ray oynatıcısı

Sony Blu-ray oynatıcısı

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/SonyBlu.jpg

Sony’nin Blu-ray Profile 2.0 tabanlı yeni Blu-ray oynatıcısı BDP-S350, BD-Live internet içeriğine erişebilmek gibi önemli özelliklere sahip. Yılsonuna doğru yayınlanacak bir yamayla BD-Live bağlantısına kavuşacak olan BDP-S350′nin dahili ethernet girişi, BonusView desteği, daha hızlı yükleme yeteneği ve harici hafıza girişi mevcut.

Çevreci Blu-ray Oynatıcı

Precision Cinema HD Upscale teknolojisi ile standart çözünürlüklü sinyalleri 1080p HD’ye çevirerek HDMI’dan görüntüleyen BDP-S350, S300′e oranla daha düşük güç tüketimi, daha küçük boyutu ve ağırlığı ile çevreci bir profil de çiziyor. Cihazın yurtdışı fiyatı ise 400 dolar olarak belirlenmiş durumda.

E-postalara dikkat

E-postalara dikkat

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/f1kza.jpg

Son günlerde sıklıkla rastladığımız trojan dağıtan e-postalara bir yenisi daha eklendi. Eğer iki kez F1 şampiyonu olan Fernando Alonso’nun İspanya’da kaza yaptığı ve ağır yaralı olduğu ile ilgili bir e-posta alırsanız, bilgisayarınız yeni bir trojan’ın menziline girmiş demektir.

İspanya’nın günlük haber gazetesi El Pais’te yayınlandığı iddia edilen haber, bir de video bağlantısı içeriyor. Bu bağlantıya tıklandığında ise, bilgisayara tehlikeli bir malware yükleniyor.

İspanyol anti-virüs devi Panda, yeni trojanın Banker-LGC olduğunu söylüyor. Panda Labs’ın teknik direktörü Luis Corrons, bu tip yalan haberler içeren ve kullanıcıları trojan yüklemeye yönelten e-postaların son zamanlarda arttığına dikkat çekiyor ve bilgisayar kullanıcılarını daha dikkatli olmaları yönünde uyarıyor.

GPS teknolojisini gelecekte Ay yüzeyinde

GPS teknolojisini gelecekte Ay yüzeyinde

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/gsmuydu.jpg

Standart bir bilgisayara yakın donanımlara sahip akıllı cep telefonlarının standart özellikler listesine giren GPS teknolojisini gelecekte Ay yüzeyinde araştırma yapacak olan astronotlar kullanacak. Şüphesiz ki dünyamızın uydusu ay kaybolmak için pek de uygun bir yer değil.

Elbette GPS’in kullanılabilmesi için ilk önce ayın etrafında dönen bir uydu lazım fakat daha önce Spirit ve Opportunity gibi Mars robotlarının yazılımlarını hazırlayan ekipte bulunan Profesör Ron Li, sadece yazılımsal yöntemlerle astronotlara ayda yol göstermeyi planlıyor. Bu durumda konum tespiti ay ışığı sensörleri, stereo kameralar ve yörüngesel görüntü sensörleriyle yapılacak.

NASA’nın 2020 yılında aya ikinci kez insan göndermesi bekleniyor.

Güneş enerjisi ile çalışan santraller

Güneş enerjisi ile çalışan santraller

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/tlkomry3.jpg
Güneş enerjisi ile çalışan santraller sayesinde, cep telefonu kullanıcıları her yerden sinyal alabilecekler

Avrupa ve uzak doğulu ülkelerin ortaklığı tarafından yönetilen VNL telekomünikasyon şirketi, çevreye dost bir proje ile kullanıcılara büyük fayda sağlıyor. Enerji sorunu olmadığından dolayı, istenilen her yere yerleştirilebilen santraller, kapsama alanını genişletiyor. Sahip olduğu güneş panellerinin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak farklı kapasitelerde santraller kurmak mümkün. Çin ve Hindistan’da uygulamasına bu yıl başlanan WorldGSM adlı yeni teknolojinin, uygun fiyatı ve çevreye duyarlılığı nedeniyle birçok ülkeye de yayılması bekleniyor.

Yenikapı’da Bizans öncesine ait mezarlar bulundu.

Yenikapı’da Bizans öncesine ait mezarlar bulundu.

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/istdevri.jpg

İstanbul’da yapılan metro kazılarından çıkan kalıntılar kentin tarihini aydınlatmaya devam ediyor. Kazı alanından şimdi de taş devri iskeletleri çıktı…

Son olarak, Yenikapı’da Bizans öncesine ait mezarlar bulundu. Arkeoloji Müzesi’nde korumaya alınan iskeletlerle ilgili bilgi veren Prof. Mehmet Özdoğan, “Yeni bulunan mezarlar, Marmara Denizi’nin eskiden küçük ve sığ olduğunu gösteriyor” dedi.

MARMARAY Projesi kapsamında Yenikapı’da sürdürülen arkeolojik kazılar sırasında M.Ö. 6200-6400 yıllarına ait olduğu sanılan ikisi küçük dört mezar bulundu. Mezardaki iskeletler, bulunduğu şekliyle alçı kalıplarla sağlamlaştırıldı ve Arkeoloji Müzesi’nde korumaya alındı. Yenikapı’da daha önce 48, Üsküdar’da ise 87 iskelet bulunmuş ve Bizans Dönemi’ne ait bütün bu iskeletler de incelemek üzere müzeye kaldırılmıştı.

Kazılara danışmanlık yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya (tarih öncesi) Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Fikirtepe’deki kazılarla, İstanbul’un tarihinin 8 bin 200 yıl öncesine kadar gittiğini gördüklerini söyledi.

Bundan önce bulunan iskeletlerin Bizans dönemine ait olduğunu belirten Prof. Özdoğan, “Yeni bulunan mezarlar, Marmara Denizi’nin küçük ve sığ olduğunu da gösteriyor. Taş devri topluluklarının Anadolu’dan Avrupa’ya geçiş sürecinde, ilk yerleşik uygarlıkların temelinin atılmasında İstanbul’un ne kadar önemli rol oynadığını göstermesi açısından da bir başka önemi var.”

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü yetkilileri de mezarların 6 bin 400’lü yıllara dek uzandığının düşünüldüğünü, bu alandaki çalışmaların sürdüğünü söylediler. Metro istasyonu kurulacak alandaki çalışmalar, yeni kazıların ortaya çıkmasıyla, sürekli uzuyor. Yenikapı’daki Marmaray çalışmaları 2004’te, 58 bin metrekarelik bir alanda başladı. Bunun 30 bin metrekaresinde arkeolojik kazı yapıldı. Marmaray ve metro tarafında 7 ve 11’inci yüzyıllara ait 32 batık bulundu. Batıkların konservasyonu, İstanbul Üniversitesi ile ve Bodrum’daki Su altı Araştırmaları Merkezi’nde sürüyor. İstanbul’un ilk surları olduğu düşünülen surlara da bu kazılarla ulaşıldı. Antik liman da kazılarla ortaya çıktı. Bu arada hangi dönemi ait olduğu henüz belirlenemeyen dokuz kafatası da buluntular arasında yer aldı. Müzede düzenlenen bir sergide de sikkeden çömleğe, takılara ve ev eşyalarına dek binlerce tarihi eserden seçilen 500’ü sergilendi.

120 bin yıldır yaşayan bakteri

120 bin yıldır yaşayan bakteri

http://www.smyteknoloji.com/smyblog/bakteri.jpg

Pensilvanya Üniversitesi araştırmacıları, 120 bin yıldır Grönland buzulunun içinde yaşayan bir bakteri türü keşfetti.

TÜBİTAK tarafından yayımlanan Bilim ve Teknik Dergisi’nin Ağustos sayısındaki habere göre, araştırmacılar, Grönland buzullarının yaklaşık üç kilometre derininden çıkardıkları buz örnekleri içinde son derece küçük, bugüne kadar tanımlanmamış bir bakteri türü keşfetti.

Bakterinin, normal boyutlarda bakterilerin geçemediği en ince gözenekli filtrelerden bile geçebilecek kadar küçük olmasının, bu kadar olumsuz koşullarda hayatta kalabilmesini açıkladığı belirtildi.

Genetik olarak deniz çamurunda, bitki köklerinde ve balıklarda bulunan bazı bakterilerle ilişkilendirilen ve “Chryseobacterium greenlandensis” adı verilen bakteri, kutup buzullarında keşfedilen 10′uncu bakteri türü oldu.

Bakterinin, 120 bin yıl önce oluşmuş buzul tabakasının içinde, düşük sıcaklık, eksik oksijen, yüksek basınç ve yetersiz besin koşullarında hayatta kalmayı başarması, yaşamın böylesi aşırı koşullarda nasıl sürdüğünün araştırılmasına olanak sağlayacak.